T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1042
Karar No: 2021/2206
Karar Tarihi: 11.03.2021
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince
verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı anne tarafından temyiz edilmekle, evrak
okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı anne dava dilekçesinde; davalı ...'dan... 1. Aile Mahkemesinin 2015/342 esas, 2016/150 sayılı
kararı ile boşandığını ve müşterek çocuklar ... ve ...'ın velayetlerinin kendisine verildiğini, boşandıktan
sonra kendisi ile aynı soyadı taşıyan ve akrabası olan ... ile evlendiğini, bu evliliğinden de... isimli bir
oğlunun olduğunu, soyadı değişikliği talebinde bulundukları müşterek çocukları ile soyadlarının farklı
olması nedeni ile çocuklarının rahatsızlık duymaya başladıklarını, okulda anneleri ve diğer kardeşleri
olan ... ile soyadlarının farklı olması nedeni ile arkadaşları tarafından kendileri ile alay edilmeye
başlandığını, bu nedenlerle çocukların nüfus kayıtlarında, ... olan soyadlarının, kızlık soyadı olan...
olarak değiştirilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından, çocukların soyadının
annenin kızlık soyadı ile değiştirilmesi yönünde, çocuğun üstün yararının ispatlanamadığı gerekçesi ile
davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı anne tarafından istinaf edilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 2 Hukuk Dairesince 27.10.2020 tarih, 2020/513 esas 2020/1234 karar
sayılı ilamı ile çocukların üstün yararının ispatlanamadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan
reddine karar verilmiş, hüküm davacı anne tarafından temyiz edilmiştir.
Dava münhasıran velâyet hakkına sahip davacı annenin ortak çocuğun soyadının kendi soyadı ile
değiştirilmesine yöneliktir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte ortak
çocuk ... doğumlu ... ve ... doğumlu ... ...”nın velâyetinin davacı anneye bırakıldığı, davacı annenin
halen velâyet hak ve sorumluluğuna sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik,
tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur (TMK m. 282).
Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde kendiliğinden evlilik içinde
doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olur (TMK m. 292). Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin
soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekârlık
soyadını taşır (TMK m. 321).
Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus
siciline kayıt ve ilân olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar
gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava
edebilir (TMK m. 27). Soyadı, bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir unsuru hâline
gelen, birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri ve vazgeçilmez, devredilmez,
kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır.
Velâyet; ana veya babanın, ergin olmayan çocuklarının veya kısıtlanmış ergin çocuklarının kişi
varlığına, malvarlığına ve bu iki husus hakkında onları temsiline ilişkin sahip oldukları hakların ve
yükümlülüklerin bütününe denir (..., ...: Türk Medeni Kanunu C.2, Aile Hukuku,... 2002, s. 400).
Velâyet, çocuk ergin oluncaya kadar onunla ilgili alınması zorunlu kararları alma hususunda veliye
sorumluluk yükler ve onları yetkili kılar. Bu bakımdan modern hukukta velâyet, bir hak olduğu kadar
aslında çocuğun üstün yararının sağlanması bakımından yetki ve sorumluluk da içerdiğinden, hak ve
yükümlülüklerin toplamı olarak kabul edilmektedir. Velâyetin nihai amacı, henüz erginliğe ulaşmamış
küçüğün, ileride bir yetişkin olarak gelecekteki hayata hazırlanmasını sağlamaktadır (... Çocuk Hukuku
Çocuk Haklarının Korunması, 2012 s.220). 4721 sayılı Kanun'un velâyet hakkına ilişkin 335
maddesinde, ergin olmayan çocuğun ana ve babasının velâyeti altında olduğu, yasal sebep olmadıkça
velâyetin ana ve babadan alınamayacağı belirtilmek suretiyle evlilik ilişkisi süresince velâyet hakkının
ve bu kapsamdaki yetkilerin ortak kullanımına işaret edilmiş; 336. maddesinde evlilik devam ettiği
sürece ana ve babanın velâyeti birlikte kullanacağı, ortak hayata son verilmesi veya ayrılık hâlinde
hâkimin velâyeti eşlerden birine verebileceği, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde velâyetin sağ
kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu hüküm altına alınmış, velâyet hakkı
ve içerdiği yetkilerin kullanımı noktasında da eşlerin eşitliği prensibi yansıtılmaya çalışılmıştır.
Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde, velâyet hakkı kapsamındaki yetkiler dâhilinde olan çocuğun
soyadının belirlenmesi hususunun düzenlendiği 21.6.1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi
edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır." şeklindeki düzenleme Anayasa
Mahkemesinin 08.12.2011 tarihli ve 2010/119 esas, 2011/165 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve
iptal kararı gerekçesinde, kadın ve erkeğin evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve
sorumluluklara sahip olmaları gereğine yer veren uluslararası sözleşme hükümlerine de atıf yapılmak
ve eşlerin, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından
aynı hukuksal konumda oldukları, erkeğe velâyet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme
hakkının kadına tanınmamasının, velâyet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım
yapılması sonucunu doğuracağı belirtilmek suretiyle itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın 10. ve 41.
maddelerine aykırı görülmesi nedeniyle iptaline karar verildiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı,
20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; velâyet hakkı tevdi edilen
çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velâyet hakkı ve bu kapsamdaki
yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında ele alınması
gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade
edilen velâyet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin
devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal
konumda olduğunu, erkeğe velâyet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının
kadına tanınmamasının, velâyet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele
teşkil ettiğini, çocuğun bir aileye mensubiyetinin belirlenmesi amacıyla bir soyadı taşıması ile nüfus
kütüklerindeki kayıtların güvenilirliği ve istikrarının sağlanmasında, çocuğun ve kamunun açık bir
menfaati bulunmakla birlikte, annenin soyadının çocuğa verilmesinin söz konusu menfaatlerin tesisine
olumsuz etkilerinin kesin olarak saptanması gerektiğini ve başvurulara konu yargısal uygulamaların
ölçülü olduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek, eldeki somut olaya benzer nitelikteki başvurulara
konu yargısal kararlarda Anayasa’nın 20. maddesi ile birlikte değerlendirilen Anayasa'nın 10.
maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmiş, aynı kararlarında
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili
mahkemesine gönderilmesini de kararlaştırmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan "11 nolu Protokol ile Değişik İnsan
Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 nolu Protokol", 6684 sayılı Kanun ile
onaylanması uygun bulunarak, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe girmiş ve iç
hukukumuz halini almıştır. Ek 7 nolu Protokol'ün 5. maddesi "Eşler, evlilik bakımından, evlilik
süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk
niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken
tedbirleri almalarına engel değildir." hükmünü içermektedir.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı
hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas
alınır (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.90/son).
Kuşkusuz velayet kendisinde bulunan anne veya babanın, çocukla ilgili yapacağı her türlü iş ve
işlemde çocuğun üstün yararını koruması gerektiği tartışmasızdır.
Çocuğun üstün yararı, çocuğu ilgilendiren her işte göz önüne alınması zorunlu olan ve belirli bir somut
olayda çocuk için en iyisinin ne olduğunu belirlemede dikkate alınan bir ölçüt bir kılavuzdur. Çocuğun
üstün yararı çocuğun haklarını garanti altına alan bir işlev de üstlenmektedir (... ... Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi Cilt 1 Sayı 2, Aralık 2013, s. 117-137). Esasın da çocuğun üstün yararına gereken
önemin verilmesi, yalnızca çocuğun ya da ana babanın değil, toplumun da menfaatinedir. Çünkü
çocuğun sosyal, kültürel, fiziksel ve psikolojik yönden olumlu gelişimi, ilerde toplumda zararlı
davranışlarının ortaya çıkmasını da engelleyecektir (..., Velayet Hukuku, ... 2000 s.33).
Çocuğun üstün yararı gereği, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri
sürerek çocuğa kendi kızlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının
değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa
annenin kızlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir.
Somut olayda, idrak çağındaki çocuklar ... ve ... ..., 27.09.2019 tarihli celsede dinlenilmiş, çocuklar
davacı anneyle soy isimlerinin farklı olması sebebiyle, okul hayatında arkadaşları tarafından dalga
geçildiğini bu nedenle kendilerini kötü hissettiklerini duruşmada belirtmişlerdir. Çocukların
soyadlarının, annenin soyadı ile değiştirilmesi halinde, üstün yarar bakımından ruhsal gelişiminin
olumsuz etkileneceği ileri sürülmediği gibi, aksine çocukların soyadının annenin soyadıyla
değiştirilmesinde çocukların üstün yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin
benzer olaylarda verdiği hak ihlaline ilişkin kararları da gözetilerek davanın kabulüne karar vermek
gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek
gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeple... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 27/10/2020 tarih
2020/513 esas 2020/1234 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ... Asliye (Aile Mahkemesi
Sıfatıyla) Hukuk Mahkemesi 27/09/2019 tarihli 2019/13 esas 2019/124 karar sayılı kararının
BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece
mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine
oybirliğiyle karar verildi. 11.03.2021 (¤¤)