T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/10567
Karar No: 2010/5542
Karar Tarihi: 15.04.2010
(4447 S. K. m. 50, 51, 52) (4857 S. K. m. 20, 21) (2004 S. K. m. 67)
Dava: Davacı, yersiz ödenen işsizlik ödeneğinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile
takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraflar Avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu
anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi E. P. A. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan
sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Karar: Somut olayda; işveren tarafından iş akdi 14.07.2004 tarihinde feshedilen davalının, 27.07.2004
tarihinde işsizlik ödeneği ödenmesi için İş Kurumuna talepte bulunduğu, talebi kabul edilen davalıya,
15.07.2004-5.03.2005 tarihleri arasında 240 gün işsizlik ödeneğinin ödendiği, işveren aleyhine aynı
mahkemede açılan dava sonucunda, feshin geçersizliğine ve işe iadeye karar verildiği, kararın temyiz
incelemesi sonucu kesinleştiği, işverenin daveti üzerine davalının 25.05.2005 tarihinde işe başladığı,
davacı İş Kurumu tarafından ödenen işsizlik ödeneğinin tahsili için icra takibi başlatıldığı
anlaşılmaktadır.
Davada çözülmesi gereken uyuşmazlık; iş akdi feshedildikten sonra işsizlik ödeneği alan sigortalı
işsizin, işe iade kararı ile işe başlaması halinde boşta geçen süre içinde aldığı işsizlik ödeneğinin
iadesinin gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun genel gerekçesinde İşsizlik sigortası bir iş veya işyerinde
çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına karşın tamamen kendi istek ve
kusuru dışında işini kaybeden çalışanlara bir yandan yeni bir iş bulunmasına gayret edilirken, diğer
yandan da bunların işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını kısmen de olsa karşılayarak,
kendisinin ve ailesinin zor duruma düşmesini önlemek amacıyla belli süre ve ölçüde ödemeyi
kapsayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, Devlet tarafından kurulmuş zorunlu bir sigorta
koludur.
İşsizlik sigortasının önemli unsurlarından birisi de, işsiz kalan sigortalılara mesleklerine uygun, en son
çalıştıkları işin çalışma ve ücret koşullarına yakın bir iş bulunamadığı takdirde meslek değiştirme ve
yetiştirme eğitimlerinin verilmesidir.
Sigortalı işsizlere, işsizlik ödeneği vermek suretiyle gelir sürekliliğini sağlamak işsizlik sigortasının bir
yönünü oluşturmaktadır. Diğer bir yönü ise, sigortalı işsizleri işe yerleştirmek, ya da yeniden istihdam
şansı elde edebilmeleri için gerekli olan meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi vermektir.
Bütün bunlar göz önüne alındığında işsizlik sigortası ile, iş ve işçi bulma hizmetlerinin birbirinden
farklı düşünülmesinin imkansızlığı ortaya çıkmaktadır.
Sistemin amacı; işsizlerin gelir kayıplarını bir ölçüde de olsa gidermenin yanı sıra, iş gücünü sürekli,
etkin ve verimli çalıştırarak insan gücü israfını en aza indirmektir. açıklaması ile kanunun işsizlik
sigortasının amacını kabul şekli açıkça belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 4447 sayılı Kanunun gerekçesinde belirtilen ilkelerde de
açıklandığı üzere; işsizlik sigortasının ilk ve doğrudan amacının işsizlik riski ile karşılaşan sigortalı
işsize gelir güvencesi sağlamak olduğu, böylece işçi ve ailesinin yaşam standardının yeni bir iş
buluncaya veya eski işine dönünceye kadar korunmuş olacağı, sigortalı işsizin işe iade davasının
devamı süresince fiilen işsiz kaldığı gözetildiğinde; işveren tarafından 4447 sayılı Kanununu 51.
maddesinde yazılı haller kapsamında iş akdi feshedilen sigortalı işsizin, feshin geçersizliğine karar
verilerek işe başlatılması halinde, boşta geçen dönem içinde aldığı işsizlik ödeneğinin iadesinin
mümkün olmadığının kabulü gerekir.
Öte yandan; 4857 sayılı İş Kanununun, 21/3. maddesinde ki feshin geçersizliğine ilişkin kararın
kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücreti ve
diğer haklarının ödeneceğinin belirtilmiş olması da, anılan Kanunun 20. maddesinde, işçi feshin
geçersizliği talebiyle açacağı davayı fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde açacağı,
ilk derece mahkemesi seri yargılama usulüne göre davayı iki ay içinde sonuçlandıracağı ve kararın
temyizi üzerine Yargıtayca bir ay içinde kesin karar verileceği gözetilerek, yargılamanın en çok dört
ayda tamamlanacağını öngörür. Ancak uygulamada iş yoğunluğu nedeniyle bu süre içinde davanın
karara bağlanmasının mümkün olmadığı ve İş yargılamasına ilişkin sürecin dört ayı aştığı bilinen bir
gerçektir. Kanundaki düzenleme ile feshin geçersizliğine dair karar alan işçinin, en çok dört aya kadar
doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının hüküm altına alınarak korunmuş olması, yargılamanın bu
süreleri aşması halinde kanunda getirilmiş bir yaptırım bulunmaması karşısında, yargılamanın
uzamasının ve dört ay içinde karara bağlanamamasının olumsuz sonuçlarının sigortalıya yüklenerek
ödenen işsizlik ödeneğinin iade edilmesi sonucuna varılması, 4447 sayılı Kanunun ve sosyal güvenlik
ilkeleri ile bağdaşmaz.
Öte yandan; 4447 sayılı Kanunun 50. maddesinde de; sigortalının kusurundan kaynaklandığı belirlenen
fazla ödemelerin geri alınacağından bahsedilmekte olup, işsizlik ödeneğine hak kazanacak şekilde iş
akdi feshedilen ve kendisine işsizlik ödeneği ödenen sigortalı işsizin kusurunun bulunduğundan da
bahsedilemez.
Ne var ki; 4447 Sayılı Kanunun 52/b maddesine göre işsizlik ödeneği, işsiz kalan işçiye verilir ve bu
ödeneği almakta olan kimsenin gelir getirici bir işte çalışmaması gerekir. Kanun koyucunun açıkça
öngördüğü üzere; gelir getirici işte çalışma hali; işsizlik ödeneği yönünden hak düşürücü niteliktedir.
Feshin geçersizliğine dair mahkeme kararının kesinleşmesine kadar işe başlatılsın veya başlatılmasın
işçiye çalıştırılmadığı süre için ödenen en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklardan,
iş kazaları ve meslek hastalıkları ile işsizlik sigortası dahil olmak üzere tüm sigorta kollarına ait
primlerin kesilmesi, primlerin işverence ödenmesi ve bu sürelerin hizmetten sayılarak işçinin prim
ödeme gün sayısına dahil edilmesi gereklidir. İşçinin boşta geçen ve çalışılmış gibi kabul edilen en çok
dört aylık süre içinde gelir elde ettiği, işsiz kalmanın sonuçlarının bu şekilde telafi edildiği
gözetildiğinde, dört aylık süre için ödenmiş olan işsizlik ödeneğinin İş Kurumuna iadesi gerekir.
Aksinin kabulü çifte ödemeye neden olacağı gibi, 4447 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan amacına da
aykırılık teşkil eder.
Sigortalı tarafından açılan işe iade davası sonucunda, işe iadeye karar verilip, işe başlatılması halinde,
çalışılmış olarak kabul edilen dört aylık süreye ilişkin olarak iadesi gereken işsizlik ödeneği miktarı
belirlenirken de kuşkusuz; sigortalı işsizin kusurunun bulunmadığı gözetilerek temerrüt tarihinden
itibaren işleyecek faizden sorumlu olması gerektiği ve icra inkar tazminatına da hükmolunamayacağı
yönleri üzerinde durulmalıdır.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmek suretiyle, hasıl olacak sonuca göre karar
verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ödenen işsizlik ödeneğinin tümünün
iadesine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm
bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek
halinde davalıya iadesine, 15.04.2010 gününde oyçokluğu karar verildi.